Durumsallık yaklaşımı yada beklenmedik durumu yaklaşı, doğru yönetim için çok önemli bir kavramdır. Tek bir doğru yönetim tarzı yoktur. Etkili bir yönetim için planlama yapmak, organize etmek, liderlik etmek ve tüm süreçleri kontrol etmek gerekir. Bu yaklaşımlar içerisinde bulunulan koşullara göre değişkenlik göstermeli ve doğru bir şekilde uyarlanmalıdır.
Durumsallık yaklaşımına göre, içinde bulunulan şartlar çok iyi bir şekilde tahlil edilmelidir. Şartlar değiştiği anda firmanın ve yönetimin de değişen şartlara ayak uydurması gerekir. Şartlar e-ticareti dayatırken, sadece fiziki mağazadan satış yapma kararını almak ne kadar mantıklıdır? Tüm bunların sonucunda, yapılacak doğru hamleler ve alınacak doğru kararlar, karmaşık ve kritik çevresel ve beklenmedik durumlara bağlıdır; denilebilir.
Durumsallık Yaklaşımı Tarihi
Henri Fayol ve Frederick Taylor önemli klasik yönetim teorisyenlerindendir. Bu alanda, firmaların daha başarılı bir şekilde yönetilmesi için çeşitli ilkeler belirlemiş ve detaylandırmışlardır. 1950 yılı ve sonrasında takip eden yıllar boyunca, birçok yönetim teorisyeni, klasik yönetim anlayışının esnek olmadığına ve çevresel değişken olasılıkları dikkate almadığına atıfta bulunarak eleştirdiler. Bunun sonucunda, beklenmedik yönetim anlayışı ortaya çıkmış oldu. 1960’lı ve 70’li yıllarda, çok sayıda araştırma bu konu üzerine yapıldı. Farklı durumlar için uygun olan yönetim tarzları bulunduğunu ve durumsal faktörlere göre farklılık göstermesi gerektiğini adına çalışmalar yapıldı.
Yapılan çalışmalar sonucunda acil durum perspektifi kavramı ortaya çıktı. Bu kavrama göre; istikrarlı ortamlar, verimlilik sağlamak için merkezileşme, resmileşme, standartlaşma ve uzmanlaşma gibi mekanik yapılar ortaya çıktı. Kararsız ortamlar ise esneklik ve uyarlanabilirlik açısından ademi merkeziyetçi yapılar önerir. Tek bir merkezden yönetmek yerine, daha lokal noktalardan yöneterek esneklik sağlanmış olur.
Durumsal yaklaşıma göre; tek bir merkezden yönetmek sağlıklı olmayacaktır. Küresel bir firmanın, her ülkeye aynı yaklaşım ile gitmesi olumlu sonuçlar doğurmaz. Lokal yönetimlere yetki verilmeli ve duruma göre aksiyon alma sağlanmalıdır. Durumsal yaklaşım sayesinde firmalar hem esnek hem de daha çevik olurlar.
Durumsallık Yaklaşımı Özellikleri Nelerdir?
Yukarıda da belirtildiği üzere, oldukça değişken bir dünyada yaşıyoruz. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte yeni akımlar ve yaklaşımlar ortaya çıkıyor. Kendini değiştirmeyen işletmeler ve organizasyonlar yok oluyor. İşletmelerin büyüklüğüne ya da küçüklüğüne bakılmaksızın firmaların çok kısa sürede unicorn olabildiğini gibi çok büyük şirketlerin kısa süre içerisinde yok olabildiğini de görmekteyiz. Sabit bir yönetim anlayışı ile değişken dünyada var olmaya çalışmak, rüzgara karşı koşmaktır. Rüzgarı arkanıza almanız için duruma uygun kararlar almanız gerekir.
Durumsallık yaklaşımında, çevrenin getirmiş olduğu koşullara göre aksiyon almak gerekir. Eskiden çoğu firmanın uzun bir liste oluşturacak kadar ilkesi bulunuyordu. Bu ilkelerin büyük bir kısmı, dönüşümün karşısında direnç oluşturuyordu. Durumsallık ile ilkeler yerine koşullara uygun yönetim tarzları benimsendi.
İşletmeler ve organizasyonlar için çok sayıda değişken bulunmaktadır. Bu değişkenler ikiye ayrılır. Birincisi, şirketin içinden gelen değişkenlerdir. Yeni jenerasyonların iş hayatına girmesi ile birlikte çalışanların iş yapış şekli, beklentileri, yaklaşımları gibi birçok faktör değişmeye başladı. İkincisi ise dış değişkenlerdir. İşletmenin dışında gerçekleşen, ülkelerde olan değişiklikler, pazarda oluşan değişiklikler ve daha birçok değişiklik tanımlanabilir.
Yukarıda sayılan özellikler sayesinde yönetim anlayışı günümüz şartlarına uygun hale getirilebilir. Başarıya ulaşmak için mevcut durumun tahlili, duruma göre doğru planlamanın yapılması ve devamında da planlanan stratejiye riayet etmek gerekir. Bu doğrultuda ilerleyen firmaların uzun vadede başarılı olma şansları yüksektir. Değişen koşullara göre aksiyon alamayan firmalar ise çok kısa süre içerisinde yok olmakla karşı karşıya kalabilirler.